1 Eylül 2012 Cumartesi

Yaz Temizliği: Eski Fotoğraflar ve Felsefe Kitaplarının Tarihi


Her evde yapılır herhalde bahar temizliği denen şu meret. Evin her yeri önce güzelce dağıtılır ardından toplanır. Anneme göreyse bahar temizliğinin baharda yapılmasının bir anlamı yoktur çünkü yaz gelince evin tüm camları açılacak, baharda temizlenen ev cereyan yapsın mantığıyla açılan o camlardan giren tozlarla yeniden leş gibi olacaktır. O yüzden bahar temizliği bizde yaz sonuna kaydırılır, yaz temizliği olarak isim değiştirir.

Geçtiğimiz günlerde yine bir yaz temizliği fırtınası geçti bizim evden. Bana düşen kısımlardan en çok sevdiğimse içi fotoğraf ve kitap dolu bir dolap oldu. O dolabı temizlerken tabi ki her albüm açılıp tek tek fotoğraflara bakıldı. Eskiden, öyle çok uzun zaman önce de değil hani, insanların beraber geçirdikleri anların hakikaten özel olduğunu anladım, anlamadım da bir kez daha fark ettim aslında diyelim. Kaç yıl önce çekilen fotoğraflar özenle saklanmış, henüz ilk günkü gibiler. Anne babanın onlara baktıkça ruh hallerindeki hızlı değişimi görmek de bir tuhaf etti içimi.

Henüz onlar kadar geçmişim yok, hatta o eski fotoğrafların bazıları benden bile eskidir belki ve belki de bu yüzdendir henüz bir fotoğrafın beni hüzünlendirememiş olması. Ama asıl neden artık fotoğraflar da dahil tüm hayatımızın anonimleşmesi herhalde. Sosyal medya sağ olsun, onun sayesinde hepimiz hepimizin hayatını biliyoruz, en değerli fotoğraflar dahil olmak üzere.

Her şeyin içini boşalttık, yavaş yavaş hayatımızı da boşaltıyoruz. Kimsenin hayatını nasıl yaşadığına karışamam tabi ama kitapların içinin boşalması gerçek anlamda canımı acıtıyor.

Babam felsefe öğretmeni. Evde neredeyse 90'lar öncesinden kalma Milli Eğitim ders kitapları var, ve biliyor musunuz, bugünkülerin aksine onların içinde gerçekten felsefe varmış. Bir insanın felsefeyi sevip öğrenebileceği kitaplarmış onlar ki sadece ders kitapların bu bahsettiklerim. Zaten kitap okunmayan bir ülkede, kitapların daha basılmadan yasaklanıp toplatıldığı, kitapların yakıldığı, kitaplardan korkulan bir ülkede böyle kitaplara ihtiyaç yok mudur? Okul sıralarında öğrenemezse eğer insanlar okumayı sevmeyi bir daha nerede öğrenebilir, kahvehane köşelerinde mi?

O kitaplarla haşır neşir olurken yıllar yılı felsefe kitaplarının içinin nasıl boşaltıldığına, bir anlamda düşünmenin ve düşüncenin nasıl giderek daha da arka plana atıldığına şahit oldum. Tek tip düşünme, tek tip insan yaratmak için önce felsefe kitaplarını öldürmek gerekiyormuş demek! Önce düşünmeyi öğretmeyelim ki sadece iki ayaklı bir hayvan olarak kalsın insanlar, istediğimiz gibi güdelim, mantığı önce felsefe kitaplarını vuruyormuş! Giderek pozitif düşünceden, bilimden uzak, kendine yüzyıllar öncesinden kalma bir kitabı bugünün şartlarında yaşam yönlendiricisi bellemiş yobazlar yetiştirmek için ilk adımmış bu ve bu adım dörder dörder büyüyormuş!..

Erymnys





Ps: O felsefe kitaplarının  içinden iki tane de gerçekten hoş kitap çıktı. İlki Emine Yamanlar'ın yazdığı Felsefi Metinler 1 ders kitabı, 1997 basımı. 94'ten itibaren beş yıl süresince kullanılmış okullarda. İçinde İlk Çağ'dan modern dönemlere kadar hatırı sayılır filozofların çeşitli eserlerinden alınan yazılar var. Felsefeye ilk başlayanlar için güzel bir antoloji olabilir.


Diğeriyse Richard Osborne - Herkes İçin Felsefe. Bu da felsefeye yeni başlayan büyük küçük herkesin okuyabileceği bol resimli, karikatürlü eğlenceli bir kitap. Zaten kitabın iç sayfalarında da linkten ulaşabilir kendiniz de inceleyebilirsiniz. Açıkçası benzeri kitaplardan, özellikle son dönemde popüler olmuş "Platon Bir Gün Kolunda Bir Ornitorenkle Bara Girer"den çok daha yararlı bir kitap.

İkisine de bir sahafta falan rast gelirseniz bir bakın hatta bakmakla kalmayın alın okuyun derim. Özellikle Felsefi Metinler'i.